-
1 alt
\altı alay üstü kalay ( fam) oben hui, unten pfuimasanın \altı die untere Seite des Tischesmasanın \altında unter dem Tischbir şeyin \altını çizmek etwas unterstreichenbir şey bulmak için odanın \altını üstüne getirmek das Zimmer auf den Kopf stellen, um etwas zu finden2) ( giysi)\altına etmek ( fam) sich in die Hosen machençocuğun \altını değiştirmek dem Kind die Windeln wechselnbir işin \altından kalkamamak mit einer Sache nicht fertig werden könnenII adj Unter-, unter-\alt katta im Untergeschossköyün \alt tarafında unterhalb des Dorfes -
2 artık
\artık param kalmadı mehr Geld habe ich nicht1) ( olumsuz cümlelerde) (nun)... mehr\artık çocuk değildir er/sie ist (nun) kein Kind mehr\artık gelmez er/sie kommt nicht mehr\artık param kalmadı ich habe kein Geld mehr\artık yeter ama! nun ist aber genug!, nun reicht's aber!gel \artık! komm schon!açık konuşma zamanı \artık gelmişti die Zeit war nun gekommen, offen zu redenbu hikâyeyi \artık yüzüncü defa dinliyorum diese Geschichte höre ich bereits [o schon] zum hundertsten Maluyan \artık be! ( fam) wach doch endlich auf! -
3 üst
-
4 geri
См. также в других словарях:
takınak — geriye kalan borç … Beypazari ağzindan sözcükler
mütebaki — geriye kalan; artan … Hukuk Sözlüğü
akaç — is., cı 1) Bir yerde birikip kalan sıvıları, bir işlem sonunda geriye kalan artıkları, gereksiz nesneleri dışarıya akıtmak için kullanılan boru vb. araç 2) Kanal, ark, su yolu 3) Yer altı su oluğu … Çağatay Osmanlı Sözlük
artık — sf., ğı 1) İçildikten, yenildikten veya kullanıldıktan sonra geriye kalan 2) Daha çok, daha fazla 3) zf. Bundan böyle, sonra, daha, yeter Artık onlar en lüks gazino ve barlara gidiyorlar, gecelerini oralarda geçiriyorlardı. T. Buğra 4) is. Kalan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
mütebaki — (A.) [ ﯽﻗﺎﺒﺘﻡ ] kalan, geriye kalan … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
düğü — is., hlk. 1) Elendikten sonra geriye kalan en ince bulgur 2) Pirinç … Çağatay Osmanlı Sözlük
et unu — is. Karada yaşayan memeli hayvanların deri, tırnak, boynuz ve kemikleri ile mide, bağırsak muhteviyatı ayrıldıktan sonra geriye kalan et ve diğer yumuşak dokularının veya kansız ve kemiksiz mezbaha artıklarının usulüne göre pişirilip pres… … Çağatay Osmanlı Sözlük
küsur — is., Ar. kusūr 1) Artan bölüm, geriye kalan bölüm, kesir Bu paranın küsurundan vazgeçelim. 2) Tam sayıdan sonra gelen kesirli sayı Bu işe on bin küsur lira harcadım … Çağatay Osmanlı Sözlük
küsurat — is., ç., Ar. kusūrāt Artan, geriye kalan parçalar, kesirler, küsur … Çağatay Osmanlı Sözlük
posa — is. 1) Suyu alınmış her tür yiyecek maddesinin artığı 2) Tortu, çökelti 3) Ezilmiş pancarın soğuk suda birkaç kez sıkılmasından sonra geriye kalan ve suda erimeyen artık Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller posasını çıkarmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
renksiz — sf. 1) Rengi olmayan Islak topraklardan renksiz dumanlarla beraber keskin bir toprak kokusu yükseliyor. H. E. Adıvar 2) Solgun görünen, soluk Bu sabah Munise biraz hasta ve renksiz uyandı. R. N. Güntekin 3) mec. Davranış ve düşünce yönünden belli … Çağatay Osmanlı Sözlük