Перевод: с турецкого на немецкий

с немецкого на турецкий

geriye kalan

  • 1 alt

    alt
    1) \alt etmek ( fam) unterkriegen, bezwingen; ( yenmek) besiegen
    \altı alay üstü kalay ( fam) oben hui, unten pfui
    masanın \altı die untere Seite des Tisches
    masanın \altında unter dem Tisch
    bir şeyin \altını çizmek etwas unterstreichen
    bir şey bulmak için odanın \altını üstüne getirmek das Zimmer auf den Kopf stellen, um etwas zu finden
    2) ( giysi)
    \altına etmek ( fam) sich in die Hosen machen
    çocuğun \altını değiştirmek dem Kind die Windeln wechseln
    3) ( geriye kalan bölüm) Rest m
    bir işin \altından kalkamamak mit einer Sache nicht fertig werden können
    \altta kalanın canı çıksın ( fig) o ( fam) nach mir die Sintflut
    II adj Unter-, unter-
    \alt katta im Untergeschoss
    \alt yanı çıkmaz sokak ( fig) o ( fam) es führt zu nichts
    köyün \alt tarafında unterhalb des Dorfes

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > alt

  • 2 artık

    I s <- ğı> Rest m
    II adj ( geriye kalan) übriggeblieben; ( daha çok, fazla) mehr
    \artık param kalmadı mehr Geld habe ich nicht
    1) ( olumsuz cümlelerde) (nun)... mehr
    \artık çocuk değildir er/sie ist (nun) kein Kind mehr
    \artık gelmez er/sie kommt nicht mehr
    \artık param kalmadı ich habe kein Geld mehr
    2) ( olumlu cümlelerde) schon, bereits; ( bundan sonra) nun, jetzt, nunmehr
    \artık yeter ama! nun ist aber genug!, nun reicht's aber!
    gel \artık! komm schon!
    açık konuşma zamanı \artık gelmişti die Zeit war nun gekommen, offen zu reden
    bu hikâyeyi \artık yüzüncü defa dinliyorum diese Geschichte höre ich bereits [o schon] zum hundertsten Mal
    uyan \artık be! ( fam) wach doch endlich auf!

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > artık

  • 3 üst

    I s
    1) \üste vermek draufzahlen
    masanın \üstünde auf dem Tisch
    2) ( giysi)
    \üstünü değiştirmek sich umziehen
    3) ( geriye kalan bölüm) Rest m
    II adj Ober-
    \üst katta im Obergeschoss
    köyün \üst tarafında oberhalb des Dorfes

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > üst

  • 4 geri

    I s
    1) ( sona kalan bölüm) Rest m
    hikâyenin \gerisi der Rest der Geschichte
    2) ( geçmiş) Vergangenheit f
    II adv
    1) zurück
    \geri almak zurückholen, zurücknehmen
    \geri çekilmek zurückweichen
    \geri durmak sich zurückhalten (- den mit); ( bir iş yapmaktan kaçınmak) sich scheuen (- den vor)
    \geri gelmek zurückkommen; ( dönmek) zurückkehren
    \geri gitmek zurückgehen
    2) rückwärts
    \geri saymak rückwärtszählen
    3) übrig
    \geriye kalmak übrig bleiben

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > geri

См. также в других словарях:

  • takınak — geriye kalan borç …   Beypazari ağzindan sözcükler

  • mütebaki — geriye kalan; artan …   Hukuk Sözlüğü

  • akaç — is., cı 1) Bir yerde birikip kalan sıvıları, bir işlem sonunda geriye kalan artıkları, gereksiz nesneleri dışarıya akıtmak için kullanılan boru vb. araç 2) Kanal, ark, su yolu 3) Yer altı su oluğu …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • artık — sf., ğı 1) İçildikten, yenildikten veya kullanıldıktan sonra geriye kalan 2) Daha çok, daha fazla 3) zf. Bundan böyle, sonra, daha, yeter Artık onlar en lüks gazino ve barlara gidiyorlar, gecelerini oralarda geçiriyorlardı. T. Buğra 4) is. Kalan… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • mütebaki — (A.) [ ﯽﻗﺎﺒﺘﻡ ] kalan, geriye kalan …   Osmanli Türkçesİ sözlüğü

  • düğü — is., hlk. 1) Elendikten sonra geriye kalan en ince bulgur 2) Pirinç …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • et unu — is. Karada yaşayan memeli hayvanların deri, tırnak, boynuz ve kemikleri ile mide, bağırsak muhteviyatı ayrıldıktan sonra geriye kalan et ve diğer yumuşak dokularının veya kansız ve kemiksiz mezbaha artıklarının usulüne göre pişirilip pres… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • küsur — is., Ar. kusūr 1) Artan bölüm, geriye kalan bölüm, kesir Bu paranın küsurundan vazgeçelim. 2) Tam sayıdan sonra gelen kesirli sayı Bu işe on bin küsur lira harcadım …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • küsurat — is., ç., Ar. kusūrāt Artan, geriye kalan parçalar, kesirler, küsur …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • posa — is. 1) Suyu alınmış her tür yiyecek maddesinin artığı 2) Tortu, çökelti 3) Ezilmiş pancarın soğuk suda birkaç kez sıkılmasından sonra geriye kalan ve suda erimeyen artık Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller posasını çıkarmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • renksiz — sf. 1) Rengi olmayan Islak topraklardan renksiz dumanlarla beraber keskin bir toprak kokusu yükseliyor. H. E. Adıvar 2) Solgun görünen, soluk Bu sabah Munise biraz hasta ve renksiz uyandı. R. N. Güntekin 3) mec. Davranış ve düşünce yönünden belli …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»